27 Ekim 2019 Pazar

Doğu Karadeniz bisiklet turu 4.gün Şekersu Büyükyayla-Garaster Yaylası


Sabahleyin yine güneşli çok güzel bir güne uyanıyorum.En son fotoğraflara bakarken uyukladığımı hatırlıyorum uyanıncaya kadar arada geçen sürede hiç bir şey hatırlamıyorum,sağa sola döndüm mü, üşüdüm mü ?



Kahvaltımı yapıp bisikletimin tozlanan zincirini bez ile avuç içimden gezdirip temizliyorum ,dün Soğanlı Geçidi'nden sonra Yaylaya kadar olan yol toprak yol olduğu için zincir aşırı tozlanmıştı.Zincirin her baklasını tek tek yağladıktan sonra çantalarımı ve bisikletimi imam evinin önüne getiriyorum.Dün anlaştığımız üzere saat tam 8 de Uzungöl e gidecek olan ve bana konaklama imkanı sağlayan kişiye anahtarı teslim edeceğim.Tam saatinde, minibüsün sağ ön koltuğa oturmuş, gülümseyerek bana yaklaşıyor.
-elektrikleri kapattın mı
-Kapıyı kilitledin mi
-Aygazı kapattın mı
hepsine kendimden emin 'Evet' diyorum ,anahtarı teslim ediyorum ve bir hatıra fotoğrafı çekiyorum. Gözlüklü olan iyi adam ,diğeri minibüs şoförü
Allah böyle insanlardan razı olsun



Sabah ışığında yayla muazzam görünüyor ayrılmak istemiyorum bu güzellik karşısında ama benim görmek istediğim manzaraya ulaşmam lazım .Uzungöl ü yukarıdan seyretmek,beni bu tura çıkmaya zorlayan lokomatif hayalimdi




bu günkü planım Öğleye Garaster Yaylası na ulaşmak ve Cuma Namazı nı orada kılmak.Şu anda 2400 rakımdayım yaklaşık 250 metre daha yükselip toplam 20 km sonra 2,250 metreye Garaster Yaylası na ulaşacağım.Öğleden sonra yine sis her tarafı kaplayacak onun için bu gün Garaster Yaylası nda geceleyip yarın sabahtan açık havada Uzungöl e doğru inişe geçeceğim
Yaylanın çıkışında, yürüyerek giden 60 yaşlarındaki adamın yanından geçerken selam veriyorum ,nereye gideceğimi soruyor.
bu adama rastlamam ,benim tur boyunca yaşayacağım en gereksiz karşılaşmaymış meğer .
İleriki yoldan yükselip tepeyi aşıp Garaster yaylasına gideceğimi söylüyorum.
Kendi yaya olarak Uzungöl e gidiyor.Yaklaşık 28 km ,hepsini yürüyecekmisin diyorum yok nasıl olsa bi araç denk gelir beni alır diyor.Garaster Yaylası na kendi gittiği yol üzerinde bulunan Yaylaylaönü Yaylası ndan gidersem yolun hem daha düzgün hem daha az rampalı olduğunu söylüyor. Tereddüt ediyorum ,yöre insanı sonuçta ne kadar yanılabilir diyorum kendi kendime ve tarif ettiği yola yöneliyorum .
Adam yürüyerek (benim 200 metre kadar gerimde) ben bisikletle aynı yolda ilerliyoruz.Bi taraftan da 250 metre rampa çıkacaktım iyi oldu bu adama denk geldiğim diye hafiften sırıtıyorum.Yaklaşık 200 metrelik mesafede bir tepeyi çıkıp aşağı doğru inmeye başlıyorum, bu arada aşağılardan sigara dumanı gibi bana doğru gelen sis yukarı yükselmeye başlıyor saat daha henüz 10 civarı , bu gün yolculuk boyunca hiç bir şey göremeyeceğim galiba diyorum



Disk frenimin çıkardığı inleme sesleriyle zaman zaman sisin yer değiştirmesiyle oluşan boşluklardan görünen yarım yamalak manzara eşliğinde inmeye devam ediyorum.Yahu hala iniyorum, saatime bakıyorum 2,5 km de 200 metre irtifa kaybetmişim, daha da ineceğim gibi görünüyor.Laylaylom inmek güzel de çok iyi bildiğimiz gibi her inişin bir de çıkışı var.Bu yoldan gelmekle hata yaptığımı düşünüp geri dönüyorum , indiğim yolu % 8 lik rampa çıkarak 200 metre yükseleceğim.İçimden beni bu yola yönlendiren adama karşı kıpır kıpır bişeyler hissetmeye başlıyorum.Hislerim dudaklarım arasında seslenmeye başlıyor engel olamıyorum .yukarı doğru pedal basarken karşıdan çift kasa bir pikap görünüyor yaklaştıkça görüyorum ki içindeki 4 insandan biri kadın ,geri kalan 3 kişiden biri bana çok tanıdık geliyor.Beni bu yola yönlendiren adam .Dediği gibi bi araç denk getirmiş .Neden döndün Yaylaönü ne az yolun var ondan sonra işin kolay diyor.Düşünüyorum kendi rotamdan gitmek istesem geriye dönüp toplam 500 metreye yakın tırmanacağım adamın dediğine uysam Yaylaönü ne inip oradan Garaster e yine en fazla 500 metre tırmanırım diyorum .Basireti bağlanmak diye bir tabir var ya ; benimki bağlanmayı geç düğüm oldu resmen.Adam beni yine hipnotize ediyor ve yukarı tırmanmaktan vazgeçip Yaylaönü ne doğru devam ediyorum .Adamın bulunduğu araç sisin içinde virajdan kıvrılarak kayboluyor. İnmeye devam ediyorum ,etrafım sisle kaplı manzara yok .



Sonunda Yaylaönü ne geliyorum ,betondan bir yol yapılmış, hemen yanı başımdaki evleri görebiliyorum görüş mesafem 30 metre civarında.Sis olmasa nasıl manzaralarla karşılaşabileceğimi sorguluyorum kafamda.




Yaylanın çıkışında çeşme kenarında oyalanan iki genç görüyorum.Garester Yaylası yol ayrımına tahminen ne kadar kaldığı hakkında bilgi alıyorum .Etrafa saçılmış yayla evlerinin ortasından geçen beton yol yaklaşık 3 km sonra bitiyor.Yol bittiğinde zaten yayla çoktan bitmiş oluyor.İki tarafı yemyeşil yüksek ağaçlarla kaplı olan yol çok keyif veriyor.Ama ben hala iniyorum rakım 1800 metre .600 metre inmişim oldu olan deyip devam ediyorum yapacak birşey yok



Bu tabelaları görünce önünde bir fotoğraf çekiyorum



Bundan sonra sola giden yol Garester yol ayrımıymış nasıl oldu bilmiyorum hemen karşımdan ayrılan bu yolu görmeyip yoluma düz (sağ taraftan)devam ediyorum.İndikçe Uzungöl ü besleyen ana derenin sesini daha net şekilde duymaya başlıyorum,bu gidişle Uzungöl e ineceğim. Rakıma bakıyorum 1750 metre ,o anda Garester yol ayrımını kaçırdığımı anlıyorum.



Hadi bakalım dön geriye ,yaklaşık 1 km sonra kaçırdığım yol ayrımını buluyorum.Geçtiğim yollar o kadar güzel ki adama olan kızgınlığım bile geçiyor
Şimdi buradan 8 km mesafede 500 metre yükselip Garester e ulaşacağım.



Beton yoldan ayrılalı çok oldu .Sis dağılmaya başladı artık daha çok alanı görüp 'vay canınaa' diyebiliyorum




Lustra yaylasına geldiğimde telefon direğindeki özenle yazılmış Lustra levhası karşılıyor beni ilk olarak.



Sis iyice dağıldı ,biliyorum Uzungöl karşı dağ ile bulunduğum dağın birleştiği vadide ama buradan göremiyorum







Yaylanın küçük meydanında bir kaç tavuk ve mısır satan gençten başka kimse yok.Mısırın fiyatını soruyorum 5 tl diyor.Tadına bakıyorum süt mısırı değil kazık gibi ,bir kaç ısırık alıyorum .Ayıp olmasın diye ileride gencin beni göremeyeceği bir yerde, mısırı kenara fırlatıyorum,etrafta dolaşacak inekler onu benden daha lezzetli şekilde yiyecektir nasıl olsa.


Buralar çok güzel yahu,seyrine doyum olmuyor



Yükseldikçe aşağıda Uzungöl etrafına dağılmış yapıları görmeye başlıyorum,biraz daha yükseliversem Uzungöl'ü de görüvereceğim




ha gayret



Nihayet Uzungöl ile ilk karşılaşmamı gerçekleştiriyorum,şimdilik kıyısından bi görümlük alıyorum ,aşağıya doğru Çaykara ya uzanan vadi görülüyor.
Yol daha dikleşip kıvrımlarını artırıyor .



Her tarafta bu dairelerden çokça görüyorsunuz çok zararsızlar ,ta ki üzerine basana kadar.



Sonunda Garaster Yaylası na geliyorum fakat göz gözü görecek gibi değil ,önümde bir bina ve üç yol var hangisinden devam edeceğime dair hiçbir fikrim yok.Cuma namazına yetişemiyorum.Binaya doğru ilerleyip kapısındaki kadına camiyi soruyorum .Camiye geldiğimde yan tafaftaki yayla evinin kapısındaki adam ne aradığımı soruyor .Namaz kılacağım diyorum,iyi ,namazını kıl da sonra sana bi çay vereyim diyor.



Camiden çıkıp kapısını tıklatıyorum beni içeri davet ediyor ve hemen etrafta dolaşan hanımına sofrayı kurmasını söylüyor,ben ayıp olmasın diye çay teklifini geri çevirmemiştim kendimi bi anda sofrada buluyorum .Aslında hemen çadırımı kurup ondan sonra etrafı dolaşmak istiyordum.Sanki beni bekliyorlarmış gibi hemen yemek geliyor,yanında kendi yaptıkları kaymak,pekmez, turşu ve tandır ekmeğinden ikram ediyorlar.Yemekten sonra etrafı dolaşmaya çıkıyoruz





Yaylaya ilk geldiğimde gördüğüm binanın altında ortak ocakbaşı var .Yayla halkı burada ekmeğini kendi yapıyor.




Sis devamlı mevzi değiştiriyor 



Hacı Mustafa Abi ile beraber yaylayı geziyoruz ,bana ocakbaşının üst katındaki odada konaklayabileceğimi söylüyor.Ben ise çadırda konaklamanın daha keyifli olacağını söylüyorum.




Tepe restorana girip çay içiyoruz biraz olsun içimiz ısınıyor.Sonra tekrar turumuza devam ediyoruz.








Mustafa Abi bilge kişi gibi, yaylada bir iş yapacak olan gelip ondan akıl alıyor,dayı oğlu yeni yaptığı evinin çatısında kullanacağı direğin ölçüleriyle ilgili bilgi alıyor ,ben de Karadeniz şiveli iki kişinin bu muhabbetini keyifle seyrediyorum.




Tepe restoranın yanından tel örgü ile ayrılan Uzungöl manzaralı alana çadırımı kuruyorum.Sis hala Uzungöl ü görmemize izin vermiyor ama oradan kulaklarımıza kadar gelen araç seslerini duyabiliyoruz.




Mustafa Abi Haşmet adını verdiği danasını damın kenarında bulunan demirlere vurarak çağırıyor.




Fakat Haşmet dama doğru yönelmek yerine bize doğru gelip hızla bir salvo atarak öğle bir uzaklaşıyor ki ; arkasından kurşun atsan yetişmeyecek.Anlam veremiyoruz üzerimdeki yağmurluğun fosforlu yeşil renginden olabilir diye fikir yürütüyoruz









Ara ara sis dağılınca hemen seyir tepesine koşup Uzungöl ü seyrediyorum



Mustafa Abi akşama kadar otlayan ineklerini ,sanki çocuklarıymış gibi konuşarak eve dönmeye ikna etmeye çalışıyor





Akşam namazından sonra Mustafa Abi beni odalarına davet ediyor.Burada, yayladaki erkekler dostluklarını pekiştirmek adına her gün akşam ile yatsı namazı arasında toplanıp evlerinden gönlünce getirdikleri yiyecekler eşliğinde muhabbet edip sorunlarını,sevinçlerini,beklentilerini,yayla günlüğünü paylaşıyorlarmış.Benim nasibime çay eşliğinde fındık,tandır ekmeği ,çökelek ve yayla tereyağı düşüyor.



Yatsıyı kıldıktan sonra tekrar odaya dönüyoruz ben izin isteyip en son bu ahşap merdivenden çıkıp çadırıma gidip dinlenmeye çekiliyorum.
gidilen yol : 20 km yükseklik: karışık

















8.gün Zilkale -BadaraYaylası-Gito Yaylası

Dün akşam, yandaki tesisteki çalışanlar da evlerine döndükten sonra ortalık iyice sessizleşti sadece aşağıda akan Fırtına Deresi 'be...